MEHTAP ŞAHİN: Kudretli aşkımın yayınına başlıyoruz, inşaAllah. Hoş geldiniz.
ADNAN OKTAR: Didem Hocam buyurun.
DİDEM ÜRER: Sırrı Süreyya Önder, Sebahat Tuncer ve Tuğrul Kürkçü HDP’ye geçmek için BDP’den istifa etmişti. Öcalan’ın çatı partisi olarak nitelenen HDP büyük kongresinde parti organları için seçim yapıldı ve genel başkan Sebahat Tuncel seçildi.
ADNAN OKTAR: Hayırlı uğurlu olsun. Partiler meseleyi halletmez. Şimdi, parti kurarsın, eğer halk komünist olarak eğitilirse, herhangi bir komünist parti kurarsın, ezer geçer. Halkı dindar eğitirsen, bir sağ parti kurarsın ezer geçer. Partiden bir şey çıkmaz o anlamda, halkın eğitilmesi çok önemlidir. Sokak sokak, cadde cadde, ev ev halkın eğitilmesi. Bunu kim yaparsa, iktidar ona göre şekillenir. Eğitim. Mesela MHP o zamanlar ülkü ocaklarını kurmuştu, ben Tokat’a gittiğimde, sokakta gezerken kahvehanelere baktım, hep böyle ülkücülerin hakim olduğu, onların kültürünün anlatıldığı dergahlar şeklindeydi. Tokat’ta ülkücüler için bir kamp oluşturulmuştu, o kamptaki çalışmaların fotoğrafları vardı, çeşitli spor çalışmaları, eğitim çalışmaları. Ülkücüler o devirde, ev ev, sokak sokak, cadde cadde eğitim faaliyetleri yaptılar. Küçük küçük kahvehaneler açtılar, küçük lokaller açtılar, kulüpler, dernekler açtılar çok büyük emek verdiler. Ama muazzam bir kararlılıkla. Kısa MHP acayip güçlendi, eğitim sonucu. Mesela Adalet Partisi’nin güçlü olmasının nedeni Nur talebeleridir, Bediüzzaman’dır. Yoğun faaliyet yapması nedeniyle Anadolu’da her yerde, halkı ılımlı sağa yönlendirmiş oldular ve o Adalet Partisi’ne yaramış oldu. Sonra ANAP’a yaradı, sonra AK Parti’ye de faydası oldu. Fakat AK Parti’nin döneminde felsefi zemin, ilk başlangıçta zayıftı. Biz AK Parti’nin felsefi zeminini müthiş güçlü hale getirdik. Ondan sonra da AK Parti de müthiş güçlü hale geldi. Yoksa sağ Türkiye’de hep güçsüz ve pasifti. Adnan Menderes iktidara geliyordu, adamlar ağza alınmadık laflar ediyordu, o da kibarca cevaplar veriyordu, gücü yetmiyordu. Demirel hep pasif konumda kalmıştır, ucu ucuna iktidarını devam ettirmiştir. Turgut Özal da öyle, ucu ucuna ANAP’ı iktidarda tutabilmiştir, zor bir iktidar dönemi olmuştur. Onca verdikleri tavize rağmen. Solun baskısından kurtulmak için Adnan Menderes rahmetli, Bediüzzaman Hazretleri’ni ezim ezim ezmiştir, sırf solun baskısından kurtulmak için, onlara şirin görünmek için. Adalet Partisi döneminde de, sağ biraz rahat etmiştir ama sağ hep baskı altında kalmıştır. Hep sol böyle el üstünde tutulan çocuk konumunda olmuştur. Kırıp yıksalar bile, dağıtıp dökseler bile, onlara karşı anlayışlı bir zihniyet her zaman devam etmiştir. Ama sağcılar bir şey yaptığında, çok şiddetli karşılık almışlardır. AK Parti’nin de ilk dönemlerinde güçlü bir çıkış yaptı, yani klasik sağ iktidarı olarak, Demokrat Parti’nin devamı olarak bir çıkış yaptı. Ama siyasi felsefi zemini yoktu. Biz siyasi felsefi zeminini çok güçlü hale getirdik, Darwinizmi, materyalizmi yıkarak. Solun o taşkın, biraz da korunan, bir ailenin bir çocuğu havası böylece gitmiş oldu. Hükümetin eli çok güçlendi ve istediği gibi atak yapar hale geldi. Bir de geçmiş tecrübelerden istifade ettiği için AK Parti iktidarı, sağ kitle partilerinin yaptığı o büyük hataları yapmadılar. Yahut çok azaltmış oldular. Felsefi zeminleri çok güçlü olduğu için, şu an tepmez-devrilmez bir iktidar görüntüsü var. Çünkü siyasi felsefi zemin çok güçlü. Boşluk odakları oluşuyor, zaman zaman arada hava boşlukları oluşuyor, yani bu hükümeti sarsabilecek yerler. Ama biz onu çabuk tespit edip, hemen o hava boşluğunu doldurduğumuz için hükümet asfalt yolda gidiyor adeta. Mesela bu Gezi olaylarında da muazzam açıklar verilmiş gibi oldu, fakat biz o açıkların tamamını doldurduk. Muazzam atak yolları oluşturdular, fakat o atağın bütün yollarını ilimle irfanla, gerçeklerle, bilgiyle, akılla kesmiş olduk. Yani felç oldu sol o anlamda.
Evet, Didem Hocam.
DİDEM ÜRER: Hocam bildiğiniz gibi HDP’nin, BDP’nin aksine Kürtçü bir parti olmayacağı ve tüm Türkiye’yi kucaklayacağı söyleniyordu. Ancak parti kongresinde toplanan kalabalıklar halaylar eşliğinde PKK bayraklarını da taşıyarak Apo’cu marşı diye bilinen bir marşı birlikte söylediler.
ADNAN OKTAR: Tabii ki o partinin sol eğilimli olacağı açık, Marksist eğilimi olacağı açık. Ama eğittikleri bir insan kitlesi var, onlara güvenerek bunu ortaya koyuyorlar. Yani kahvehanelerde, evlerde, sokaklarda her yerde bir eğitim oluyor. Ben, bazen Anadolu’da gittiğim yerlerde lokallere girerdim, kahvehanelere girerdim bakardım, her kahvehane eğitim yeriydi. Mesela halk evi derler, bakarız gideriz, orada solcular toplanırlar, yeni gelen bir misafir olduğunda hemen ona komünizmin kısa bir tarihini anlatırlardı. Eğer akrabasıysa, yakınıysa, arkadaşlarıysa o da orada bir öncü Marksist olurdu, yani ön Marksist olurdu. Hemen sempatizan olurdu kabul ederdi. İşte “M