Konferanstan görüntü
-Hayati İnanç'ın konuşması
-Dinleyiciler
-Yabancı öğrenciler
-detaylar
( BURSA )- İnanç: “Kökü derinlerde olmadan kalıcı eserler bırakmak mümkün değil” BURSA
- Araştırmacı yazar Hayati İnanç, Osmangazi Belediyesi tarafından düzenlenen “Gençlerle Baş Başa” konulu konferansta dünyanın farklı ülkelerinden gelen liseli öğrencilerle buluştu. Uluslararası Murad Hüdavendigâr Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde düzenlenen “Gençlerle Baş Başa” programlarının bu ayki konuğu Hayati İnanç oldu. Dünyanın farklı coğrafyalarından gelen öğrencilerin büyük ilgi gösterdiği konferansta Hayati İnanç, divan edebiyatından örnekler verirken, Türkçenin bin yıllık geçmişine vurgu yaptı. Divan edebiyatından beyitler okuyan İnanç, öğrencilere önemli nasihatlerde bulundu. Türkçenin zenginliğinin asırlar öncesine dayandığına dikkat çeken İnanç, “Beden, boş bir kapsül, sonunda bırakıp gidiyor. Asıl yolcu, kimlik ve kişiliği olan ruh ise, ebedî hayatına devam ediyor. İnsanoğlu geldiği dünyada aldanıyor, burayı çok ciddiye alıyor. Yunus Emre’nin aldangaç dediği dünyaya insanoğlu kolayca aldanıyor. Seçtiğimiz şairler, üstatlarımız bize yaşadığımız dünyanın nasıl bir yer olduğunu, buraya gelme sebebinin ne olduğunu, buradan nereye, nasıl gidileceğini uzun uzun anlatıyorlar. Gâyet güzel anlattıkları için de yüzlerce yıl sonra bile lezzetle okunuyorlar. 5 asır önce yazılmış bir beyti bugün okumak kolay değil. Okuyunca neşeniz yerine geliyorsa dikkate değer bir derinlik, zenginlik ve güzellik var demektir” diye konuştu.
“En büyük öksüzlük, köksüzlüktür” Kökü derinlerde olmadan kalıcı büyük eserler ortaya koymanın mümkün olmadığını ifade eden Hayati İnanç, “Yahya Kemâl üstadın dediği gibi en büyük öksüzlük, köksüzlüktür. Hâlbuki, köksüzlükten söz etmeye hiç uygun olmayan bir coğrafyadayız. Çok sağlam köklerimiz var. Bu köklerin farkında olmakta bir problemimiz var. Kendisinden en çok etkilendiğim şairlerin başında gelen Şeyh Gâlip 42 yaşında ömrünü tamamladı, 24 yaşında divanını bitirdi. Bunu yazmaya ne zaman başladı? Nasıl bir düşünceyle yazdı?” ifadelerini kullandı. Türkçeye sonradan giren kelimelerin yanlış kullanılmalarını bir örnekle anlatan Hayati İnanç, “Katıldığım bir televizyon programında yeri gelmesine rağmen ‘stres’ kelimesini ısrarla kullanmadım. Bir saniyelik tereddütten sonra ‘hicran’ kelimesini seçerek cümleyi kurdum. Sunucu arkadaşın dikkatini çekti ve ‘Eski kelimeleri özellikle mi kullanıyorsunuz?’ diye sordu. Stres kelimesinin Türkçeye girmesi henüz 40 yıl oldu. Kullanılmasın demiyorum. Bu kelime geldi diye, daha önce bu mânâda bir kelimemiz yoktu diye düşünmeyelim. Stres dediğimizde hangi duyguyu anlatmak istiyoruz? Gam, kasvet, keder, ıstırap, hüzün, kahır, yeis, efkâr, tasa, dert, mihnet, elem, üzüntü, sıkıntı, kaygı u kadar zengin bir kelime kadrosu elimizdeyken, Anadolu’nun taşrasında bile kaval çalan çobanın anlayacağı kelimeler varken, bütün bu kelimelerin işaret ettiği mânâların tamamını sadece ‘stres’ kelimesiyle ifade etmek niye? 1 kelimenin karşısına 22 farklı kelimeyle çıkıyor. Çünkü dilimizin bin yıllık bir geçmişi var. Kelimelerimiz bizi medeniyetimize, tarihe, kelimelerimiz bizi Kur’an-ı Kerim’e bağlar” dedi.
Osmangazi Belediye Başkan Yardımcısı Cem Kürşad Hasanoğlu, programın sonunda Hayati İnanç’a teşekkür ederken, “Gençlerle Baş Başa programlarımızın ikincisinde çok kıymetli Hayati İnanç hocamızı ağırlamanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bizlere divan edebiyatının yanı sıra hayata dair önemli nasihatlerde bulundu. Nezâketi, letâfeti ve zarâfeti en güzel şekilde birkaç beyte sığdırmak ancak divan şiirinde mümkün. Türkçe'nin en güzel ve doğru kullanımını da divan edebiyatında görüyoruz. İşte bütün bu konuları bu işin erbabı Hayati İnanç hocamızdan dinleyip istifade ettik” diye konuştu.
http://beyazgazete.com/video/webtv/guncel-1/hayati-inanc-dunya-gencleriyle-bas-basa-797630.html