“Yeni biten savaş ertesi
beraber geçen bir günün batımında
-henüz silahları çatmadan
sessizliği duyamadan orman
çocuk sarılamadan babaya
baba yiğidine kavuşamadan
kadın erini karşılamadan
yavuklular göremeden birbirini
çiçeği burnunda delikanlıların
analar sırtını sıvazlayamadan-
Kurtuluş Savaşıyla kurtardıklarımız
birlik oldu birlikte savştıklarımızla
-bedeli ihanet oldu kanımızın-
kara bir bulut gibi
kapkara düşünceyle
-kiralık düşünceleriyle-
“giydiler çıkardıkları çizmeleri”
emperyalistlerin.
-efendi olma hevesiyle
silahları bize döndü-
(gözardı olurken
çürüten, iyiyi, doğruyu, güzeli
çelik örgülü canavar çenesi.)
canavar ki engizisyon kültürlü
-dişleri çağımı dişleyen
-dişleri birbirini dişleyen
-dişleri MORO’yu dişleyen
kendi için kendi benzerine
-çağdaş uygar- Marcos’a bıraktı
çizmelerini.
(farketmez zaman ve yer
ismi ister Ferdinant Marcos
ister TATÜR olsun
köpekler birbirine benzer)
böyle başladı anlatmaya