Hak mezhepleri (Sünni mezhebi = Ehl-i Sünnet'i) inkar ediyor. Vahhabiler bile Ehl-i Sünnet'i reddetmez. İslam dininin kökünü kazımaya çalışanların oyunlarına gelmeyin.
Dört mezhepten birisinin görüşlerine uygun amel eden, amelinde makbul derecede sıhhat ve istikameti yakalamış demektir. Aksi takdirde amelini mezheplerden birisine dayandırmayan, amelinde bid’at ve dalâlet içindedir. Hâsılı; aradan bunca asırlar geçtikten sonra bugün, mezhepleri inkâr edip yeniden İslâmiyet’i keşfetmeye, yeniden ibadet şartlarını araştırmaya kalkmak, yeni bir dalâlet ve bid’at mezhebi ortaya koymak demektir. Yani dört mezhepten biriyle amel etmeyen, dini eksik ve yetersiz olarak yaşamaya mahkûmdur.
Nisa Suresi 115. ayetin meal ve tefsirini dikkatle okuyunuz. Meal: "Kim kendisine doğru yol besbelli olduktan sonra Peygamber'e karşı çıkar, MÜMİNLERİN YOLU'ndan başkasına uyup giderse onu döndüğü yolda bırakırız ve cehenneme atarız. Orası ne kötü bir gidiş yeridir." Tefsir: "Müminlerin yolu, İTİKAD VE AMEL'de (EHL-İ SÜNNET VE'L CEMAAT'te) müminlerin tuttuğu tevhid yolu ve sağlam dindir ki, Allah'a, Allah'ın Resulü'ne ve ulu'l-emre itaat yoludur." Bundan başkasına tabi olmak da tevhid yolundan çıkmaktır ve müminlerin yolu olmayacağı bellidir. Şu halde Allah'ın Peygamberi'ne karşı çıkmak, müminler yolundan başkasına gitmek demek olacağı açık olduğu halde, bunun diye ayrıca açıklanması, elbette dikkate şayandır. Demek ki, Allah'ın Resulü'ne ittiba (uymak) gibi, müminlerin yoluna uymak da açıkça istenmektedir. Resulullah'dan kesin delil gelen hususlarda Resulullah'a karşı çıkmakla müminlerin yoluna gitmemek birbirinden ayrılmayan ve aynı şey ise de dini delil gelmeyen hususlarda bu beraberlik açık değildir. Müminler (Nisâ, 4/83) nassına uygun olarak ittifak ve icma ile bir yol tuttukları zaman, bazı kimseler müminlerin tuttuğu bu yola karşı çıktıkları halde Resulullah'a doğrudan doğruya karşı çıkma ve muhalefet etme mevkiinde bulunmamış olduklarını iddia edebilirler. İşte bundan sonra kaydının açıklanması bu ikisinin bizzat matlub ve gerekli bulunduğunu, yani Resulullah'a karşı çıkmak, müminler yoluna gitmemek demek olduğu gibi, müminler yoluna gitmemek de Resulullah'a karşı çıkmak demek olduğunu açıkça anlatmış ve buna binaen icma-ı ümmet (İslâm bilginlerinin ittifakı) ile dahi doğrunun ortaya çıkacağını ve ona da uymanın farz olduğunu göstermiştir. Bunun için Ehl-i Sünnet Ve'l Cemaat bilginleri, bu fıkrayı icma-ı ümmete uymanın farz olduğunu ifade için sevkolunmuş bir delil olarak anlamışlar ve delalet yönünü çeşitli şekillerde izah etmişlerdir.
"Ümmetim 73 fırkaya ayrılır, [bid'at ehli olan] 72'si cehenneme gider. Yalnız bir fırka kurtulur. Cehennemden kurtulan fırka, benim ve eshabımın gittiği yolda gidenlerdir." Tirmizi. İman 18.
Bu fırkanın ise, Ehl-i Sünnet Vel-Cemaat olduğu, icma ile bildirildi. İmam-ı Rabbani. Mektubat. Hadika.