GÖKALP BARLAN: Bir ayette de şöyle buyuruyor kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım; “Allah’tan başka bir hakem mi arayayım? Oysa o sizi Kitab’ı açıklanmış olarak indirmiştir.” (Enam Suresi, 114)
ADNAN OKTAR: Bak “Allah’tan başka bir hakem mi arayayım?” Allah’tan başka hakem aranıyor o zaman. “Kitab’ı açıklanmış olarak indirdi” diyor. “Yok” diyor “açıklanmış öyle bir şey yok” diyor. “Biz anlamıyoruz Kuran’ı” diyor. “Anlayamıyoruz” diyor. Peki Kuran ne o zaman? Bak sorsunlar, diyorum bakın bir adada kalsan, sadece Kuran’la kalsan Müslüman olabilir misin? “Yaşayamazsın” diyorlar. Sahabe bunları duysa Allahualem kovalardı bunları. İnanılır gibi değil.
MaşaAllah, yaz gelmiş. Yaz geldi çarşıya kiraz geldi. Nelerle büyüdük çocukluğumuzda Allah, Allah. Böyle önden devirle çalışan otobüsler vardı. Çeviriyorlar, birden çalışırdı.
BÜLENT SEZGİN: Hocam Allah ayette şöyle buyuruyor; “Şüphesiz bu Kur’an, en doğru yola iletir..” (İsra Suresi, 9), inşaAllah Hocam.
ADNAN OKTAR: “Kur’an, en doğru yola iletir..”
Gelenekçi Ortodoks İslam anlayışında tecvit ile Kuran okumak. Kuran’ı Habeşîler de okuyordu, Farisiler de okuyordu. Nasıl okuyorsa o andaki samimi okuması esastır. Yoksa zellet-ül kariye ait meseleler tarzında izahlarla insanları namaz kılmaktan uzak tutuyorlar. O tip bir üslup olursa, olmaz. Mesela Fatiha’yı bütün milletimiz bilir. Ama yüzde doksan dokuzu yanlış okur. Hatta %99,99’u yanlış okur. Ama Allah katında o kabul edilen bir duadır. Allah katında kabul olan bir ibadet. Çünkü samimi olarak okuyor. Mesela birisi Karadeniz şivesiyle “cel” diyor, adam geliyor. Ama o “gel” anlıyor. Birisi de mesela “gel” diyor. Her ikisi de geçerlidir. Orada Cenab-ı Allah onun ne demek istediğini bilir. Dolayısıyla öyle kusursuz okumak, hatasız okumak; böyle bir mecburiyeti getirip, insanları namazdan soğutmak çok yanlış bir hareket.
“Nisa Suresi’nin 59. Ayetinde olduğu gibi Allah’a ve Resulüne itaat edin. Dediğini nasıl uygulamalıyız?” Allah’ın Resul’üne uymak demek, Kuran’a uymaktır. Resul sana “namaz kılma” diyebilir mi? Diyemez. Kuran’ın emrini bildirir sana. O da Kuran’a uymakla mükellef olduğunu Cenab-ı Allah ayette söylüyor. “Peygamber de Kur’an’a uymakla mükelleftir, siz de Kuran’a uymakla mükellefsiniz” diyor. “Onun dışında eğer bir şey konuşursa” diyor, Kur’an’ın dışında eğer bir şey konuşursa. “Onun şah damarını koparırım” diyor Cenab-ı Allah. “Siz de araya girip onu kurtaramazsınız, Peygamberi” diyor. Daha nasıl desin Cenab-ı Allah? Açık açık söylüyor. Fakat anlamıyorlar. Bak onların anlayacağı dilden, herkesin anlayacağı dilden söylüyor Cenab-ı Allah. “Şah damarını koparırım” (Hakka Suresi, 46) diyor Allah. “Eğer Kur’an’a herhangi bir ilave yapmaya kalkarsa, çıkarma yapmaya kalkarsa, kendinden bir şey ilave ederse. Onun şah damarını koparırım” diyor, peygambere. “Ve araya girip siz onu kurtaramazsınız” diyor, Allah. Adam anlamıyor. Resule İmam olarak itaat etmek vardır ayrıca Kuran’da. Başkomutan olarak. Gel dersin, gelir. Git dersin, gider. Zaten ulü’l emre itaat farz. O her ulü’l emr için geçerlidir. Sırf Peygamber (s.a.v) için değil ki. “Ulü’l emre itaat edin” diyor Allah. “İçinizden emir sahiplerine itaat edin.” (Nisa Suresi, 59) O anlamda bir itaattir. Peygamber(s.a.v)’ in her dediği yerine getirilir. Ama Peygamber (s.a.v) sana, yeni bir hüküm getiremez. Kuran’ın dışında sana hüküm getiremez. Kur’an’ı değiştirme yetkisi yok Peygamber (s.a.v)’in. İnen vahye Peygamber (s.a.v) uymakla mükellef.
ASLI SÜME: Allah bir ayette şöyle buyuruyor, Peygamberimiz (s.a.v) için; “O, hevadan konuşmaz. O (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir.” (Necm Suresi, 3-4)
ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Yani ne? Kuran. Vahiy demek, Kuran’dır.
GÖKALP BARLAN: Allah Peygamber Efendimiz (s.a.v)’ e söylemesini buyuruyor Hocam. Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım; “Ben, yalnızca bana vahyedilmekte olana uyuyorum ve ben, apaçık bir uyarıcadan başkası değilim.” (Ahkaf Suresi, 9)
ADNAN OKTAR: Vahyedilenler Kuran’da geçiyor. Gizli vahiy olur mu? Gizli hüküm olur mu? Eğer Allah’ın hükmüyse, Allah Kuran’a koyuyor. “Yok” diyor “Allah Kuran’a koymadı” diyor. Nereye koydu? “Yaprağın üzerine yazıldı. Onu da keçi yedi” diyor. “Yaprak nerede?” diyorsun. “Onu da keçi yedi” diyor. Nereye gitti ayet? “Yok” diyorsun. Keçi yediğini farz edelim. Ezberinde değil mi? Koy Kuran&rsqu