Müzik Erhan Doğan
Kıvılcımdan, volkana...
Onlar, yeni kurulan Cumhuriyet'in aydınlanma ve sanayileşme hareketine ışık tutan, harç koyan, bilgi önderleriydi...
Onlar Atatürk'ün, "Sizi birer kıvılcım halinde gönderiyorum, volkan olarak geri dönün" diyerek yurtdışında okuttuğu Türk öğrencileriydi...
Onlar, savaş koşullarının bile yoldan döndüremediği birer 'eğitim neferi'ydiler.
Kendilerinden sonraki kuşakların kalkınmış bir ülkede yaşaması için hepsi ayrı birer kahramanlık destanı yazdı, ayrı ayrı ilklere imza attı...
***
Bu konuda şimdiye kadarki tek kapsamlı çalışma, araştırmacı Kansu Şarman'ın 'Türk Prometeleri' adını verdiği kitabıydı. Şarman haklıydı. Yunan mitolojisinde, 'tanrılardan ateşi çalarak insanlığın aydınlanmasını sağlayan Prometeus'tan farkı yoktu o gençlerin...
İşte bugünün ihtiyar delikanlısı sayılan o gençlerin artık bir belgeseli var. Gece Vardiyası Film Yapım'ın sahibi, sevgili arkadaşım Göker Göktepe, yapım ve yönetmenliğini üstlendiği 'Kıvılcımdan Volkana' adlı filmiyle çıkageldi önceki gün.
Olağanüstü bir iş başarmış Göker ve arkadaşları. Görüntü Yönetmeni Yusuf Saygı, kurguda katkısı olan Onur Kumçay, müzikleri hazırlayan Erhan Doğan, metin yazarı Tarkan Kaynar ve oyuncu Merve Engin... Tüm TV kanallarının, yayınlamak için şimdiden birbirleriyle yarışmasına değecek bir belgesel yaratmışlar.
***
Savaştan çıkmış, fakir ve hiçbir alanda yetişmiş elemanı olmayan bir ülkenin kurtarıcısı, henüz Cumhuriyet kurulmadan önceki hükümet programına koyuyor 'yurtdışına öğrenci gönderme' projesini...
Şu anda kendileri ya da birinci derece yakınları hayatta kalan 11 kişiyle çekilen belgeseli izlerken ağladım. Bugünkü halimizden utandım...
Hepsi Anadolu'nun değişik yerlerinden, sadece eğitimlerinde gösterdikleri başarı sayesinde seçilmiş ve adil bir sınavda aldıkları dereceyle yurtdışına gönderilmiş. Günümüzde her sınavın bir skandala dönüştüğüne bakarak, o yıllarda eğitime verilen ciddiyeti daha iyi anlamak mümkün.
***
Belgeselin kahramanları, başlarına gelenleri bugün bile 'yaşayarak' anlatıyor. Almanya'da faşist Hitler'in dünyayı ele geçirmek amacıyla başlattığı savaş yüzünden bir anda hayatları cehenneme dönmüş.
Kimi yaşadığı apartmanın tepesine düşen alev toplarından, kimiyse birkaç yüz metre ötesinde patlayan bombalardan mucize eseri kurtulmuş.
Ama hepsi de yüklendiği sorumluluktan kaçmayıp eğitimlerini sürdürmüş. Her taarruzda başlarına bir bomba düşecek endişesiyle bodrum katlarına kaçan Türk öğrencileri, sorti yapan jetlerin sesi kesilinceye kadar sınavlarına sığınaklarda hazırlanmışlar...
Üstelik Atatürk'ün nasihatiyle, hayatlarını dört duvar arasında ders çalışarak geçirmeyip dans ve dil kurslarına da katılmışlar.
***
Devlet, Hitler'in gazabından kurtarmaya çalıştığı Türk öğrencileri Amerika'ya kaçırmak için harekete geçmiş sonunda. Ama savaş yüzünden, gemiyle Atlas yerine Pasifik Okyanusu üzerinden çıkmışlar yola. Havada kendilerine eşlik eden bir uçaktan gelen sinyallere göre sürekli yön değiştirerek, savaş filolarına görünmeden varmışlar ABD kıyılarına.
Gittiklerinde, yeni üniversiteleri ve ihtiyaç duyacakları para çoktan hazırmış.
Döndüklerinde hepsi de volkandan farksızmış... Kimi ilk otobüsleri üretmiş, kimi barajların temellerini atmış. Kimi demirçeliği, kimi sanatı, kimi üniversiteleri kalkındırmış. Türk sanayisinin yanı sıra, karayollarının döşenmesinde, ilk gemilerin suya inmesinde ve çağdaş yasaların hazırlanmasında da onların imzaları var.
Umarım bu belgesel, o kıvılcımı yüreğinde hisseden yeni nesilleri de ateşler.
BÜLENT GÜRLÜK