ADNAN OKTAR: Bakın Bediüzzaman diyor ki, Mektubat’ta; 422. sayfada. 29. mektupta. “Cenâb-ı Hak, kemâl-i rahmetinden, şeriat-ı İslâmiyenin ebediyetine bir eser-i himayet olarak, herbir fesad-ı ümmet zamanında” ümmetin fesada gittiği perişan olduğu bir zamanda “bir muslih” ıslah eden “veya bir müceddid” dini teclid eden yenileyen “veya bir halife-i zîşan ” bir halife “veya bir kutb-u azam” kutbu’l aktab, kutbu’l irşad gibi insanlar “veya bir mürşid-i ekmel ” büyük bir mürşid “veyahut bir nevi Mehdî hükmünde mübarek zatları göndermiş, fesad-ı izale edip milleti ıslah etmiş”. Yani ortalık yatışmış Müslümanlar rahat etmiş diyor, Bediüzzaman.
“Din-i Ahmedîyi (a.s.m.) muhafaza etmiş.” Böylece din, İslam ayakta kalmış yıkılmamış diyor. “Madem adeti böyle cereyan ediyor Cenab-ı Allah’ın, Ahir zamanın en büyük fesadı zamanında” şu an bu işte, ahir zamanın en büyük fesadı zamanında “elbette en büyük bir müctehid” gelmiş geçmiş en büyük müctehid “hem en büyük bir müceddid” en büyük gelmiş geçmiş İmam-ı Hanifi, İmam-ı Hanbel, İmam-ı Malik, İmam-ı Şafi hepsinden daha büyük müceddid. “Hem hakim,” dünyaya adalet dağıtan çünkü “dünyaya adaleti dağıtacak” diyor, Bediüzzaman. Bütün dünya bu adaleti görecek diyor. “Hem hakim” felsefeci anlamında hakim değil, buradaki hakim çünkü bütün dünya o adaleti görecek dediğine göre bildiğimiz hakim, adaleti sağlayan hakim olduğu anlaşılıyor. “Hem Mehdi (hidayete vesile olan), hem mürşid (doğru yolu gösteren),” bütün mürşitlerin, bütün gavsların üstünde, bütün tarikat şeyhlerinin üstünde bir mürşit “hem Kutb-u azam (en büyük yol gösterici)” kutbu’l irşad yani dünyanın en büyük kutbu olarak “olarak bir”, bak “bir”, “zat-ı Nuraiyi gönderecek” şahs-ı manevi gönderecek demiyor bak, “bir zat” çok ayıp Bediüzzaman’ın bu sözlerini çarpıtmaya kalkmak. Koskoca adamlar, saçı-başı ağarmış adamlar doğru söylemiyorlar. Bak, “bir zat-ı Nuraiyi gönderecek” şahs-ı manevi gönderecek demiyor. , “Bir zat-ı Nurani”, bir rakamı nedir bir? One, yek bir, tek anlamında. “Zat” nedir, bir insan için denir. “Bir zat-ı Nuraiyi gönderecek. O zat da”, şahs-ı manevi değil, bak, “Ehl-i beyti nebeviden olacaktır. Cenab-ı Hak, bir dakika zarfında beyn-es-sema vel-arz alemini bulutlarla doldurup boşalttığı gibi” diyor, bir dakikada nasıl semayı bulutlarla doldurup boşaltıyor, bir anda bulutlar doluyor gökyüzüne değil mi, sonra bir de bakıyorsun bütün bulutlar dağılmış. Mehdi(a.s.)ile deişte bu zulümat bulutlarını bir dakikada dağıtır diyor, çok süratle yapacak diyor. “Ve bahar içinde bir saatte yaz mevsiminin nümunesini ve yazda bir saatte kış fırtınasını icad eden Kadir-i zülcelal; Mehdi ile de, alem-i İslam’ın zulümatını dağıtabilir. Ve vadetmiştir, vadini elbette yapacaktır” diyor Bediüzzaman. “Kudret-i İlahiye noktasından bakılsa, gayet kolaydır”. Allah için bu çok kolaydır diyor. “Eğer daire-i esbab ve hikmet-i Rabbâniye noktasında düşünülse”, yani Allah’ın adetullahı, Cenab-ı Allah’ın gücü noktasında,Allah’ın hikmeti yönünden bakılsa “yine o kadar makul ve vukua layıktır”. Yani son derece makul diyor Mehdi(a.s.)’ın çıkması. Ve İttihad-ı İslam’ı oluşturup ortalığı yatıştırması. “Eğer muhbir-i Sadık’tan rivayet olmazsa dahi”, bak oradan da tıkıyor Bediüzzaman onları. Mehdi (a.s.) ile ilgili hadis yok diyorlar ya, velev ki öyle hadis olmasa dahi diyor, ki var diyor Bediüzzaman bol miktarda vermiş zaten, beş yüz sayfa falan anlatıyor. “Olmasa dahi herhalde öyle olmak lazım gelir. Ve olacaktır” diyor. Yani her halükarda öyle olması lazım diyor. Adetullah bunu gerektirir diyor Bediüzzaman.
Günde beş defa diyor namazda tekrar edilen, İbrahim (a.s.) neslinin hakimiyeti ve üstünlüğüyle ilgili bu dua kabul olacak diyor. Hz. İbrahim (a.s.)’ın soyundan ya Mehdi (a.s.), inşaAllah.