ADNAN OKTAR: Taha Suresi, 87; Museviler diyor ki o devirde, şeytandan Allah’a sığınırım; “"Dediler ki: ‘Biz sana verdiğimiz sözden kendiliğimizden dönmedik, ancak o kavmin (Mısır halkının) süs eşyalarından birtakım yükler yüklenmiştik.” Bayağı bir altın toplamışlar demek ki. Museviler hep altına meraklıdır hakikaten, eskiden beri. Şu anda da öyle. Para ve altın, kapital onların önemli bir yönüdür. “Onları (ateşe) attık, böylece Samiri de attı. Böylece onlara böğüren bir buzağı heykeli döküp çıkardı, ‘İşte, sizin de ilahınız, Musa'nın ilahı budur; fakat (Musa) unuttu’ dediler." Aslanlar aslanı canım Hocam, bu ayette ziynet eşyasının ateşe atılması ve böğüren bir heykele çevrilmesi ne anlama geliyor? Mealde heykel denmiş ama Arapça’da ceset olarak geçiyor” diyor.
“(Musa) Dedi ki: ‘Ya senin amacın nedir ey Samiri?’ Dedi ki: ‘Ben onların görmediklerini gördüm, böylece elçinin izinden bir avuç alıp attım; böylelikle bana bunu nefsim hoşa giden (bir şey) gösterdi.’” (Taha Suresi, 95-96) Şimdi diyor ki; “İlahına bir bak; biz onu mutlaka yakacağız, sonra darmadağın edip denizde savuracağız.” (Taha Suresi, 97) Mesela bu çok acayip. Altın yakılmaz, denize de savrulmaz. Ama işte Hz. Musa (a.s)’ın öyle bir üstatlığı vardı. Yani altını mannaya çevirebiliyordu. O ilmi biliyordu, manna ilmini biliyordu. Çok fazla miktarda altın… Altından yapılan manna da makbul bir manna çeşidi. Bana gelen manna da altından yapılan manna. Görüş keskinleşmesi, düşünce keskinleşmesi oluyor; bu sefer insanda şiddetli korku gelişebilir. Çünkü her şeyi çok net görmeye başlıyor. Çünkü bizim üstümüze bir ülfet veriyor. O ülfetle biz, Allah’ın haşyetullahtan, Allah bizi, o şekilde şiddetli korku duyup çok sarsılmamız için bize hafif bir gaflet veriyor Allah. Onu vermese, biz haşyetullahtan Allah esirgesin ölürüz. Yani kaldıramayız onu. Allah’ın verdiği o şeyi, o biraz açıyor işte. İstenmeyen bir şey bu zaten, olmaz; Allah’ın dilemesiyle oluyor her şey. “Onu yapmayın” diyorlar işte. Biz de onu yapmama yönünde tavrımız. Hatta getiren de söylemişti, “Aman mannadan içmeyin, çok netleşir görüşünüz, bakış açınız netleşir, zarar verebilir” dedi. Onun için ne kimseye içirtiyorum ne de kendim öyle bir denemeye niyetim var. Ama bana ısrarla tavsiye etti, “sen içebilirsin Hocam” dedi.
Hz. Musa (a.s)’ın yaptığı, manna. Orada altını kolayca toz haline getiren bir ilim biliyor. Yani nasıl yapıyor, bilmiyorum. Onu Allah ona öğretmiş. Heykel de; o sıradan bir şey, o adamların yaptığı. Yani öyle bakıp, o devirde, altın onların hoşuna gidiyor; heykelin altından olması heyecanlandırıyor. Buzağı rüzgarın etkisiyle ses çıkartıyor. Yani böğürtü sesi gibi bir ses çıkartıyor. Hani var ya, müzik aletlerinde ses oluşuyor; o tarz bir şey. O yaptığı harikulade bir şey değil. Hz. Musa (a.s)’ın yaptığı harikulade. Onu herhangi bir insan da yapabilir. Muhtemelen herhalde alçıdan kalıp döktü anladığım kadarıyla, ona benzer. Ama bayağı bir teşkilat oluşturmuş. Altını eritmek kolay değil, büyük bir ekip oluşturmuş. Ama Cenab-ı Allah onu tabii bir imtihan olarak meydana getiriyor.