ADNAN OKTAR: Kıyamet kopmasına yakın, tekrar bir dinsizlik cereyanı baş gösterir.” Ne zaman? Hz. Mehdi (a.s)’ın vefatından sonra, Hz. İsa Mesih (a.s)’ın vefatından sonra. “Fakat yine kıyamet kopmasına yakın,” yani hicri 1506’lardan sonra. Bediüzzaman’ın verdiği tarih o. “Fakat yine kıyamet kopmasına yakın, tekrar bir dinsizlik cereyanı,” komünizm gibi bir cereyan, “baş gösterir ve galebe eder.” Müslümanlığa galip geliyor.“Ve ‘El-hükmü li'l-ekser’ kaidesince,” dünyanın yüzde 90’ı gibi, “yeryüzünde Allah Allah diyecek kalmayacak; yani ehemmiyetli bir cemaat küre-i arzda mühim bir mevkie sahip olacak. Bir surette Allah Allah denilmeyecek demektir.” Yani çok çok nadir, Allah Allah diyen kalmayacak. Ne zaman? 1543’lere kadar, çok az. 1543’ten sonra da hiç Allah diyen kalmıyor. Bitiyor.İki yıl. 1545’e kadar. Kuran ref ediliyor, Allah tarafından göğe alınıyor Kuran. “Dünyanın aklı hükmünde olan Kuran’ın göğe ref edilmesiyle,” göğe alınmasıyla,“artık dünya divane olur (aklını kaybeder)” diyor Bediüzzaman. “Ve izni İlahiyle başını başka seyyareye vurur” diyor. Yani göktaşının vurmasını söylüyor. Çok büyük bir göktaşı. Zaten bilimsel olarak da vuracağı biliniyor, tam o tarihlerde. Ya o göktaşı yahut onun benzeri. Ama Allahualem o. Vurup dünyayı darmadağın ediyor. Çünkü vurup deliyor, geçiyor, spin atıp tekrar vuruyor. Ayette zaten “iki kere vurur” diyor. Bir kere vurur demiyor. İkinci vurmasında darmadağın oluyor. “Dünya artık içindekileri dışına atar” diyor ayette. İçindekiler ne? Magma. “Dışarı atar” diyor. Dümdüz arazi haline geliyor dünya, dağılıyor. Yani yassı bir şey alıyor, çember şeklinde yassı, dümdüz. Garip bir şekil alıyor, küre olmaktan çıkıyor. Dağılıyor bütün içyapısı. Var ya öyle yassı gezegenler, “o şekil alır” diyor.
“Yoksa” diyor Bediüzzaman,“küre-i arzda mühim bir mevkiye sahip olacak bir surette Allah Allah denilmeyecek demektir.” Yani 1543’lere kadar. “Yoksa ekaliyette kalan” azınlıkta kalan, “yahut mağlup düşen,” ehli hak. O zaman Mehdi talebelerinin talebelerinin talebeleri mücadele etmeye çalışıyorlar ama güçleri yetmiyor artık. Bitmiş. Bak, ne diyor; “Mağlup düşen” diyor. Mağlup düşmüş. “Ehli hak kıyamete kadar baki kalacak. Yalnız kıyametin kopacağı anında,” yani çok yakın zamanında, “kıyametin dehşetini görmemek için bir rahmet eseri olarak ehli imanın ruhları daha evvel kabzedilecek.” Hiç Müslüman bırakmıyor Allah, hepsini alıyor. “Kıyamet kafirin başına kopacaktır.” Tarihini de veriyor. “”La tezalu” ile başlayan hadis.
“Kıyametin kopmasında ervah-ı bakiye müteessir olacak mı?” Yani “ölenler, vefat edenler de etkili olacak mı onlar?” diyor.
“Elcevap: Derecatlarına göre müteessir olacaklar. Melâikelerin tecelliyât-ı kahriyede kendilerine göre müteessir oldukları gibi müteessir olurlar. Nasıl ki bir insan, sıcak bir yerde iken, hariçte kar ve tipi içinde titreyenleri görse, akıl ve vicdan itibarıyla müteessir olur. Öyle de, zîşuur olan ervâh-ı bâkiye, kâinatla alâkadar oldukları için, kâinatın hâdisât-ı azîmesinden, derecelerine göre müteessir olmalarını; ehl-i azap ise elemkârâne,” kim? Ehli azap, yani “kafirler ise” diyor “Kafirler elemkarane, acı içinde, ehl-i saadet ise,” yani ehli iman ise, “hayretkârâne,” hayret içinde; ne müthiş bir ihtişam, ne büyük bir kıyamet, ne büyük bir olay diye; “istiğrabkârâne, belki bir cihette istibşarkârâne teessüratları bulunmasını, işârât-ı Kur'âniye gösteriyor” diyor.“Hayretler içinde seyredecekler” diyor, inşaAllah. “Zira, Kur'ân-ı Hakîm, her zaman kıyametin acaibini tehdit suretinde zikrediyor, göreceksiniz. Halbuki, cism-i insanî ile onu görenler, kıyamete yetişenlerdir. Demek, kabirde cesetleri çürüyen ervahların da o tehdid-i Kur'âniyeden hisseleri var” diyor. Ehl-i küfür dehşet içinde, mezardakiler; “ehl-i iman da hayret içinde seyredecekler” diyor. Ama nasıl? Sıcak bir evde kar ve tipiyi seyreden bir insan gibi. Hayret içinde. (On Beşinci Mektup - s.373)