CEYLAN ÖZBUDAK: Hayranlıkla sevdiğim aşkımla programımıza başlıyoruz, inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Didem Hocam buyurun.
DİDEM ÜRER: Amerika, Suriye’ye saldırının en erken Perşembe başlayacağını bildirdi. Ve saldırının merkezi güney Kıbrıs olarak belirlendi. İngiliz Ağrotur üssü merkez olacak, inşaAllah.
ADNAN OKTAR: İşte öyle zor işler ki bu işler. Can kaybı olmadan nasıl yapacaklar, onu da bilmiyorum. Ona çok özen göstermek lazım. Abluka çok iyi olur, ekonomik abluka, bir de oradaki halkı tahliye. Mesela öbür ülkelere gidiyorlar yığılıyorlar, öbür ülkeler de almıyor. Diyorlar ki “sizi kurtarmak istiyoruz.” Adamı almıyorsun sen, nasıl kurtarmak istiyorsun? Yalan söylüyorsun sen. Kurtarmak isteyen adam alır, bağrına basar. “Girme içeri, ülkeye sokmayacağım seni” diyorsun. Sonra diyor ki “vahşet var kurtarmak istiyoruz sizi” diyor. Vahşet varsa işte en kolay yol, al içeri kurtulsunlar, konu bitsin.
DİDEM ÜRER: Hocam, Beyaz Saray sözcüsü Jay Carney; “değerlendirdiğimiz seçenekler rejim değiştirmeye yönelik değil. Bu seçenekler kimyasal silah kullanımının yasaklanmasına yönelik uluslar arası standartların açık ihlaline cevap vermeye dönüktür” dedi.
ADNAN OKTAR: Eğer amaç onları kurtarmak değilse, orada gösteri mi yapılıyor ne alaka? Adam daha fazla kimyasal silah kullanır o zaman.
EBRU ALTAN: Kimyasal silah kullanımına karşı cezalandırma olarak değerlendirebilir.
ADNAN OKTAR: Genel maksat bombası atıp paramparça ederek öldürmek daha güzel diyorlar, kimyasal silahla öldürmek vahşettir diyor. Genel maksat bombası attığında adamın suratı parçalanıyor, kolu kopuyor, beyni dağılıyor, karaciğeri patlıyor, vücut organları darmadağın oluyor,“bu çok güzel öldürme şekli bu güzel” diyor. Gazla öldürme? “Bu insanlık suçu, bu zulüm” diyor. Her ikisi de kötü, her ikisi de rezalet, olur mu öyle şey? Öldürmenin makulü, makul olmayanı olmaz. Her ikisi de rezalet. Adam öldürmek, insan kanı akıtmak, vahşettir. Çok kötü bir şey, haram. “Bir insanı öldürmek, bütün kainatı öldürmek gibidir” diyor Cenab-ı Allah. Ve sonsuz cehennem azabı vardır. Bir insanı öldürmenin karşılığı çok korkunç. O yüzden bu pek mantıklı bir ifade değil. Suriye’ye giren İslam güçleri, Müslüman ordularının askerleri, Suriye’de intizamı sağlamakla mükellef. Gidecekler, halkın güvenliğini sağlayacaklar. Oralarda aşevi kuracaklar, ortalığı yatıştıracaklar, saldırganların tamamını durduracaklar. Kavga kesilecek, ortalık sükunet bulacak, demokrasiye dönüş olacak, hayat normal devam edecek. Havadan bombalayacaksın, “yine devam ediyorlarsa etsinler, fakat kimyasal silah kullandıkları için biz de böyle cevap verdik.” Adam ne takar onu?
DİDEM ÜRER: Hocam, Amerika endişe olarak, eğer Esad rejimini yıkarsak, onun yerine El-Kaide orada güç kazanır ve yönetime gelir diye tedirgin oluyoruz.
ADNAN OKTAR: Doğru, her halükarda yine radikaller orada güç kazanır ve çığ gibi de gelişiyorlar. Çözüm Mehdiyet’tir, İttihad-ı İslam’dır, Moşiyah’tır. Çünkü gittikçe vahşiler yayılacaktır. İki taraf da vahşi, iki taraf da adam öldürmek, acı çektirmek, nefreti yaymak, öfkeyi yaymak üstüne kurulu bir sistem içindeler. Dünyada nefret muazzam yaygın. İnsanlar birbirinden akıl almaz şekilde nefret ediyorlar. Müthiş bir sevgisizlik var. Açın bakın Facebook’a bakın, internete girin istediğiniz yere girin bakın; sevgiyle ilgili bir ifade bulabilen bana yazsın. Hep nefret, hep öfke, hep kin. Bunu herkes her an görebiliyor, şu anda da isteseler görebilirler. Bütün dünyaya acımasızlık, sevgisizlik yayıldığına göre, bunu kökten halledecek olan; Mehdiyet, Mehdiyet’in meydana getireceği coşkun sevgi ve muhabbet ortamıdır. Mehdiyet, hem kanı durduracak, hem sevgiyi getirecek bir sistemdir. Bunu anladıkları bildikleri halde anlamazlıktan geliyorlar, geciktirmeye çalışıyorlar. Obama olsun, diğerleri olsun bütün Avrupalılar, Mehdiyet’i gayet güzel biliyorlar. Yobazlıkla Mehdiyet’in farkını da çok iyi biliyorlar. Mehdilik olmazsa, yobazlığın dünyayı yutacağını da biliyorlar. Buna rağmen direniyorlar. Nefret yaygın olduğu için, nefret adamına adam öldürmeye ikna etmek çok kolay oluyor. Zaten kinli. “Esad hakkında ne düşünüyorsun?” “Nefret ediyorum” diyor. “Peki oradaki halk için ne diyorsun, Esad’ın adamlarına ne diyorsun” diyoruz? “Nefret ediyorum” diyor. “Ne yapmak istersin” diyoruz? “Öldürmek isterim” diyor. “Gel o zaman sana bıçak vereyim, silah vereyim..” O da gidip onu öldürüyor. Esad’ın adamlarına soruyorlar, “ne diyorsun buradaki Müslümanlara” diyorlar? “Mutlaka öldürmek gerekiyor” diyor. “Mutlaka kanlarını akıtmak ve işkence yapmak gerekiyor” diyor. O zaman işte kıyasıya birbirlerini öldürüyorlar. Amerika da “iyi oluyor” diyor Amerika’nın bazı kuruluşların yöneticilerinin bire kısmı