Sayın Adnan Oktar'ın A9 TV'deki canlı sohbeti (5 Ekim 2013; 22:30)

A9 TV 2013-12-02

Views 3

CEYLEN ÖZBUDAK: Aşkımın, bir tanemin, dünya yakışıklımın programına başlıyoruz, inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Didem Hocam dinliyorum.

DİDEM ÜRER: Hocam, geçtiğimiz aylarda sizinle görüşen Madonna Harper’s Bazaar Dergisi’ndeki röportajında; “Kuran okumaya başladığını ve Müslüman ülkelerde okullar inşa ettirdiğini” açıkladı.

ADNAN OKTAR: Bana diyorlar ki “Madonna ile niye görüştün? Masonlarla niye görüştün?” İşte bu sebeple görüşüyorum. Hidayetlerine vesile oluyoruz. Mesela saraydaki görüşmemizde üç saat bir arada kaldık, birlikte dua ettik, konuştuk, Yaratılış Atlası’nı hediye ettim, bütün kitaplarımdan çokça hediye ettim, Allah hidayeti ona bahşetti, vesile etti faaliyetlerimizi, inşaAllah. Masonlarda da aynı şey, Tapınak Şövalyeleri’nde de aynı şey. Hepsinde İslam’a, Kuran’a bir hayranlık uyanıyor maşaAllah, elhamdülillah.

Evet, Didem Hocam.

DİDEM ÜRER: Madonna ayrıca “ben bütün kutsal kitapları öğrenmenin önemli olduğunu düşünüyorum.”

ADNAN OKTAR: Gayet güzel bak, Tevrat’ı da insanlar bilsin, İncil’i de bilsin, Kuran’ı da bilsinler.

DİDEM ÜRER: Yakın bir arkadaşının ona her zaman, “iyi bir Müslüman olmanın iyi bir Yahudi olmak ve iyi bir Yahudi olmanın da iyi bir Hıristiyan olmak anlamına geldiğini” söylediğini iletiyor. “Ben buna katılıyorum ve bu çok kişi için fazla cesur bir düşünce” diye söylemiş.

ADNAN OKTAR: Çok güzel konuşmuş. İyi bir Müslüman aynı zamanda iyi bir Musevi’dir ve iyi bir Hıristiyan’dır. Güzel söylemiş, çok güzel. Baya akıllı kadın, çok zeki yaman bir şey. MaşaAllah, kişiliği de çok iyi, boş işlerle uğraşmıyor, faydalı işlerle uğraşıyor. Mesela, normalde gidecekti, Yehuda Berg dedi ki: “Hocam, sizinle görüşmek için bir daha uzattı görüşmesini. Normalde gidecekti” dedi. “Çok merak ediyor, sizinle görüşmek istiyor” dedi. Tamam dedim. Saraya davet ettiler, üç saat beraberliğimiz oldu. Özel ayrılmış bir kat vardı, orası tamamen onlara ayrılmıştı, uzun görüştük, çok iyi oldu. Ve kitaplar çok faydalı oldu. Çok kitap hediye ettim, maşaAllah. Ona güzel bir Osmanlı halısı hediye ettim çok beğeneceği, böyle üstünde burçların olduğu, gökyüzündeki burçların sembolize edildiği ipek halı hediye ettim. Çok güzel Osmanlı tombak hediye ettim, çok hoşuna gitti. Halıyı hemen eliyle sarmaya başladı böyle hiç beklemeden. Baya beğendi halıyı. Çok şeker bir hanım, maşaAllah.

Evet, Dinliyorum.

DİDEM ÜRER: Sayın Başbakanımız, Adana’da katıldığı törende bir hanım tespih gönderdi Hocam. Sayın Erdoğan da tespihi aldım anlamında tespihi yukarı kaldırıp gösterdi. Sonra da cebinden çıkardığı tespihi Fatoş Yurdaseven isimli hanıma hediye etti.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Bu tespih hediye etme işini ben başlattım, Yaşar Nuri Hoca ile devam etti. Şimdi de Başbakanımız, maşaAllah. Çok güzel bir hediye şekli, çok güzel bir hediye. Geçenlerde de buraya gelen Diyanet İşleri Başkanı’na yine tespih hediye ettim. Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a da gönderdim, Çerkez hemşerilerimize, hakikaten güzel bir hediye ama taş olması lazım, hakiki taş olması lazım, imamesi falan da süslü olması lazım. Herhangi bir tespih olmaz.

DİDEM ÜRER: Sisinkiler sanat eseri gibi Hocam.

ADNAN OKTAR: Yani taşları olay, özel seçilmiş taşlar, imamesi olay el yapımı, inşaAllah.

Evet, dinliyorum.

DİDEM ÜRER: Başbakanımız “andımız kaldırılacak” açıklamasına, özellikle CHP ve MHP’den sert eleştiriler gelmişti. Başbakan bu eleştiriler için: “Onlar çocuklarımızı otuzlu yıllardan kalma sloganlara mahkum etmek istiyor” dedi. Şöyle söyledi: “Milliyetçilik, o çocukları otuzlu yılardan kalma demir perde ülkelerinin soğuk savaş dönemlerinin sloganlarını attırmak değildir. Milliyetçilik, onlara bir vizyon bir ufuk sağlamaktır, onlara güçlü bir ülke sunmaktır. Şimdi çocuklarımıza akıllı tahtalar geldi, tablet bilgisayarlar verilmeye başladı” diye devam ediyor konuşmasına.

ADNAN OKTAR: Yalnız şimdi tabii ırkçılık anlamında tabii ki öyle bir şey olmaz, kabul edilmez. “Ne mutlu Türk’üm diyene” derken, yani genetik anlamda saf Türk’ü kast ediyorsa bir insan, vicdansızlık yapıyordur. Ama Türkiye sınırları içerisindeki herkesi kast ediyorsa, bu bir hemşerilik coşkusudur. Nasıl Fenerbahçeliler Fenerbahçeli olmakla iftihar ediyor, Beşiktaşlılar Beşiktaşlı olmakla iftihar ediyorsa, Galatasaraylılar Galatasaraylı olmakla iftihar ediyorsa, aynı şekilde Türkiyeli olmak da, Türkiye’de olmak da, Türk olmak da iftihar vesilesi. Bir güzelliktir. Mesela yurt dışına gittiğinde “ben Türk’üm” dediğinde insanların gözünde bir ışıltı, bir parıltı olması lazım, değil mi bir güzellik olması lazım. “Ben Fransız’ım” diyor ama araştırdığımızda Fas kökenli çıkıyor, ama Fransız, “Fransız’ım” diyor. Onun için, oradaki Türlük anlamı gençlere düzgün anlatırsak, çocuklara düzgün anl

Share This Video


Download

  
Report form